Hayatımı Mahvettin İ harfi
Ben şanssız bir insanım. Ama bu öyle basit bir şansızlık
değil. Üzerine 7 defa yıldırım düşen adamdan bile daha şanssızım. O 7 kez böyle
bir şeyi yaşayıp ölmemiş eminim aynı şey benim başıma gelseydi ben hemen ölürdüm
zaten şişman ve gözlüklüyüm. Hafif kilolu diyelim hadi o kadar da kendimi
gömmeyeyim ama bir korku filminde ilk öldürülecek insan tipini rahat rahat
karşılıyorum.
Gelelim o melun olaya. Okul hayatım boyunca hep çok iyi bir
öğrenci oldum. Sevilen sessiz sakin ama hafif esereklik o zaman da vardı.
Gülmeyi seviyordum güldürmeyi de. Neyse zaman böyle son sürat giderken geldik
Anadolu Lisesi Sınavlarının yapılacağı zamana. Arkadaşlarımla bankaya gittik.
Sanırım başvurular oradan yapılıyordu. Bu nefret ettiğim olayı hafızamdan
silmeye çok çalıştığım için detayları hatırlamıyorum ama bankaya para
yatırmamız gerekiyordu. Şimdiki gibi internetin harman olduğu bir dönem değil.
TC kimlik numarası bile yok o dönem. O derece geriye gidiniz ama yaşımı
hesaplayacak kadar değil. Neyse herkes parasını yatırdı başvurusunu yaptı bana
sıra geldi. Bana öyle biri yok dediler. Ben baya kanlı canlı o gözlüklü memurun
karşısında duruyordum ama bana sen yoksun deniyordu. Burhan Altıntop daha Gülse
Birsel’in aklında yok iken ben aslında “yoğudum”
O zaman kendini büyük hissediyorsun ama 14 yaşında çocuksun
işte diyemiyorsun ki bana bak ulan sayın memure hanımefendi ben buradayım varım.
Neyse döndüm eve gittim anlattım bizimkiler de bir anlam veremediler. Elden de
bişey gelmiyor şimdi başvuru süresi 5 iş günü falan. Ben hangi kuruma başımı
vursam başım kırıldığı ile kalacak biliyorum. Kağnının icadından çok etkilenen
devlet kurumlarımız vardı o zamanlar harekete karşı bir hareket gibiydiler. Aylar
sürerdi o mesele. Sonraki hafta sanırım başvuru evrakı okula geliyordu veya
sınav giriş belgesi olabilir çünkü ders bölündü ve müdür yardımcısı tarafından
çağrıldığım söylendi. Sınıfta bi sessizlik çünkü müdür yardımcısı birini ancak
kötü bir olay olduğunda çağırırdı. Ben o zaman da ponçiktim. Ürkek ceylan gibi
seke seke gittim müdür yardımcısının odasına. O zaman acayip sert bir müdür
yardımcımız var. Cenap hoca. Geçen gün Uğur’dan öğrendim canım hocam rahmetli
olmuş. Allah rahmet eylesin. Hocalar tarafından sevilmek gibi kötü bir huyum
vardır. Cenap hoca da severdi beni. Kendisi aslında edebiyat hocasıydı ve benim
Türkçe hocasının gözdesi olmamdan dolayı beni tanıyordu –hatta o dönem ki türkçe hocam bana kitaplar
kitap ayraçları falan hediye etmeye başlayınca biraz olay olmuştu- Teneffüslerde
bile kitap okuyan biriydim. Herkesi tiksindirecek kadar çalışkan biriyim desem
de inanma. Çok konuştuğum için bol bol azar yerdim ama ne tatlı muhabbetlerdi
onlar^^
Girdim Cenap hoca’nın odasına Müdür de orda. Hayyydi.
Ölüyorum korkudan. Dedi ki "sen neden nasıl niçin sınava başvurmadın. Kızım sen
okumayacak mısın? Ailen seni okutmayacak mı ? Evlenecek misin ? “ Bir anda
pırıl pırıl öğrenci statüsünden ailesi tarafından zorla evlendirilen birine
dönüşmüştüm ki bizim zamanımızda hiç uzak gerçekler değildi bunlar.
Dedim ki böyleyken böyle banka beni bulamadı öyle biri yok
dedi. Neden banka müdürüne gitmedin dedi. Bankanın bizzat sahibi gelse bir boka
yaramayacağını biliyorum çünkü diyemedim. Sustum ben susunca sinirlendi. Senin
bu sınava girmen gerekiyordu düz lisede ne yapacaksın şimdi sen dedi. Ahh hocam
ahh sen bir de olacakları bilsen kafanı taşlara vururdun. Hocam üzüldü baktım
Müdür de üzgün ben 2 misli üzüldüm. Hatta derse geri dönerken biraz ağladım.
Herkes bana baktı. Hayır olay o kadar acayip ki anlatsam anlamaz bu mallar
zaten. Ben anlamamışım, Cenap Hoca anlamamış, Müdür hiç anlamamış siz kimsiniz
olm.
Neyse öyle böyle derken okuldan güzel bir notla mezun oldum.
Düz liseler kapımda köpek ben her şekil bir üniversiteye girerim diyorum
bozmuyorum moralimi. Ailenin de en sevilen en başarılı evladıyım. Kuzenlerim
nefret ediyor benden.
Bak şimdi düşününce ailemizden sevdiğimiz birini
kaybettiğimiz için ben biraz içime kapanıktım ama özgüvenim tammış o zamanlar. Kayıt
vakti yaklaştı semtimizde arkadaşlarımın gideceği düz liseye gidicem. Bizimkiler
herkes orda olacak. Lise hayatı başka derler çok çılgın geçecek hayalleri
kuruyorum.
Annem kayıt öncesi demez mi "o liseye giden kızlar orospu
oluyor, o lisede çocukların cebine uyuşturucu konuyor. Ölürüm de seni oraya
göndermem" diye. Onun hemen yanında daha güzel bir lise var tamam ona girerim
diyorum. Ona da aynı şeyi söylüyorlar.
Beni kuzenimin gittiği bir kız lisesine yazdırdılar. Kaydımı yapan yelloz (sonra tanıdım gerçekten
yellozun biriydi ) bana sormadan senin puanın yüksek Çocuk Gelişimi oku diyerek
beni o bölüme kaydetti. Mahvoldum. Hiçbir arkadaşım o lisede değil üstüne
üstlük berbat bir ilçenin berbat bir yerinde. Ve ben doğduğumuzdan beri birbirimize
kan kusturduğumuz kuzenimle gidip geliyorum. 1 ay boyunca ağladım aşırı
muhafazakarların ve hiç bir liseye kabul edilmemişlerin toplandığı o lanet yere
nasıl düştüğümü anlayamıyordum. Anksiyete atakları geçiriyormuşum hiç kimse
farkında değil tabii. Ölüyorum. İntiharı düşünüyorum.
İşin kötüsü bir gün bile benimle ilgili sıkıntı yaşamayan
ailem bunu geçiş süreci zannediyordu. Benim hayallerim vardı. Edebiyat
okuyacaktım yazar olacaktım. Birden çocuk gelişimi diye bir şeyin içinde buldum
kendimi ki bana her şey çok yabancı. Ve kesinlikle orda olmayı istemiyorum. O
okulda beni bir tek İngilizce öğretmenim anlamıştı. Ara ara benimle
konuşuyordu. Ama tamamen bitmiştim. Kız lisesi nasıl bir yer yaşayan bilir. Burada
sorun erkeklerin olmaması değildir burada sorun o okula zaten aileleri
tarafından erkeklerden uzak olsun diye gönderilen kızların olmasıdır. Çok
acayip baskıcı ailelerin delirttiği kızlarla dolu bir yerdir. O baskıdan doğan
sapkınlıklar aşırılıklar veya tam tersi üst seviye tutuculuk. Ve ben ailede inanılmaz
rahat büyümüştüm. Önceki okulum ilerici ve idealist öğretmenleriyle meşhur.
İsim verip kendimi ifşa edemeyeceğim.
Tam bir kaos ama ben o okulda da kendi çapımda başarılı
oldum. Yine edebiyat hocamla aram çok iyiydi. Şiir yarışmalarına katılıyordum.
Kendi bölüm derslerimden nefret ediyordum ama onlarda da idare ediyordum.
Şimdi dönüp yazdıklarımı okudum da başlarken kullandığım
mizahi dili buradan bahsederken kaybetmişim. İşte üstümdeki etkisi budur.
Okuldan ortalama bir notla mezun oldum. Üniversiteye
muhakkak gidecektim başka türlüsü düşünülemezdi. 3 sene boyunca günde 11
ders gördüğümüz günler bile oluyordu fakat hepsi bölüm dersleriyle zaten kötü
olan matematik bilgime 2 saatlik ders yeterli olmuyordu. Hocamız dersaneye
gider öğrenirsiniz diye son sene ders anlatmayı bıraktı. Kendisini her daim
tezeğe benzetmişimdir. Tezek sıfatlı herif dondurma yerdi ders boyunca.
Derslerimiz çok ağırdı. Ödevler daha ağır. Çocuk gelişimi okuyanlar bilir
sürekli bişeyler yaparsın. Kostüm her türlü oyuncak kukla yapımı gibi şeyleri
öğrenmek yapmak zorundasın ve bu bana kendi kendime de ders çalışma zamanı bırakmıyordu. Hatta çoğu zaman annemin benimle bebek diktiğini parmak boyası
yaptığını hatırlıyorum çünkü yetişmiyordu. Bir de açıkcası nefret ediyordum.
Bana anlamsız geliyordu.
Neyse o dönem Tc kimlik numarası yeni çıkmıştı. Ve ben
sınava girebildim. Her şeye rağmen hayallerimi gerçekleştirebileceğime inanıyordum.
Tabi meslek liseleri ek puan olayı çıktı o dönem bölümünü tercih edersen sana
ek puan veriyor. Bana 82 puan verdiler. Baktım hiçbir edebiyat fakültesine
giremiyorum. Ben de bütün tercihlerimi Çocuk Gelişimi bölümüne yaptım. 24
tercih mi vardı ? Hatırlamıyorum. Hepsini doldurdum artık okul kalmayınca iki
yıllık okul öncesi bölümünü de yazdım. Öyle bir ayrım vardı o zamanlar.
Ve ne oldu biliyor musunuz ? Kazanamadım. Onu nasıl becerdim
inanın bilmiyorum çünkü okulumun verdiği puanla epey yüksek bi puana sahiptim
ve girebileceğim her yeri yazmıştım. Hani olur da bi saçmalık olur diye 2
yıllıkları bile yazmıştım ve onlara bile yerleştirilememiştim. Günlerce
ağladım. Ben ailenin altın çocuğu üniversiteyi kazanamamıştım. Herkes şok. Babam
tutup bana demesin mi “ Beni hayalkırıklığına uğrattın” diye.
Ben artık dünyada her insandan daha ufak bir toz
zerreciğiydim. Çok yüksekten düşerken önce bir ağaca toslamış şimdide yere
çakılmıştım.
Sonra tam 4 defa sınava girdim. Dersaneye gidip girdim o
sene öncelik bu senenin mezunlarına dediler. Yine yine yine denedim en sonunda
aslında bir beyinsiz olduğuma karar verdim. Artık sosyal fobim gözle görülür
haldeydi anksiyete ataklarım nefes alamaz hale getiriyordu beni. Şu an yazarken
bile kötü oldum.
Özel anaokullarında yardımcı öğretmenlik yaptım çocuklarla hiçbir
sorun yaşamıyordum. Çok da seviyordum çocukları ama veliler beni delirtiyordu. Geneli
üst düzey bankacılardan oluşan bi veli kitlemiz vardı. Nefret ediyordum
velilerden. Sonra o tempoya da alıştım. Hani kan kustum ama oldu yani bu sefer
oldu dedim. 3 yaş grubu öğretmeni olduğum sene kurum grubumu başka bir
öğretmene devredip yerime 7 stajyer alarak beni çıkardı. O zaman stajyerlere
para verilmiyordu.
Ondan sonra 3 sene kendimi tamamen eve kapadım. Artık dışarı
bile çıkamaz oldum. Kimseyle görüşmüyordum. Arkadaşlarım da artık görüşmek için
ısrar etmiyorlardı çünkü gitmiyordum.
Tedavi olmayı isteyip kilimciliğe başlamam aynı dönemdir. O zaman kadar benliğimin eriyip bittiğini gayet dışarıdan net bi şekilde izlemiştim.
Tedavi olmayı isteyip kilimciliğe başlamam aynı dönemdir. O zaman kadar benliğimin eriyip bittiğini gayet dışarıdan net bi şekilde izlemiştim.
Gelelim şu i harfine. Almanya’ya yaz tatiline gitmek
istediğimiz sene ( merak etmeyin vize vermediler) pasaport ofisindeki kadın dedi
ki senin adındaki ı’lardan biri i harfi olarak görünüyor dedi. Problem yaşarsın
onu düzelttir mutlaka dedi. Kimlikte ı’lar ı idi ama kayıtlarda biri i olmuştu.
Kendisine buradan sevgileri yoluyorum. Benim Anadolu Lisesi sınavlarına
giremeyişimin sebebini de söylüyordu aslında ağzını yediğim.
Nufüs müdürlüğünü mahkemeye verdim 10 dakikada adımı
düzelttiler. Hakim kesin bir lazın işi bu dedi. Onlar ı’ları i diye okur. Sonra
herkes güldü ben de güldüm ama içimden o adımı kayıtlara yazan memura çok ağır
küfür ettim. Soyunu sopunu yedi sülalesini bırakmadım. Beddua da ettim.
Benim şansım sonra da düzelmedi ya neyse. Şimdi hala lise
mezunuyum açıktan okuyayım dedim işletmeye kayıt oldum. Hiç anlamadığım mevzular
ilk dönem kalınca devam etmedim.
Şimdi biriyle tanışınca lise mezunuyum diyorum garipsiyorlar.
Okusa atomu bile parçalar gibi bir halim var herhalde. Flört ederken bile
eğitim öğretim kısmını soruyor insanlar çok hoş. Şimdi bunu uzun uzun kim
anlatacak diyorum karşıdakinin bakış açısının darlığına bırakıyorum kendimi.
Okumadım canım şansımız yoktu.
Yorumlar
Yorum Gönder