Dedikodu





Size "Bu yazımda çok acayip dedikodular vereceğim" desem kimse şaşırmazdı eminim. Ben dedikoduyu severim. Söylemekten de utanmam. Ama bu öyle bir yazı olmayacak. Bu sefer toplumca ayıplanan ama yapmadan da durulamayan dedikodudan bahsetmek istiyorum.

" Ben dedikodu yapmayı hiç sevmem ama " ile başlayan cümleleri çok sık duyarız. Devamında müthiş bir bomba gelir. Saatlerce konuşulur ve en sonunda " aman ha benden duymadın " denir istiklal marşı ve kapanış. Tam bir klasik. Genelde dedikoduyu hiç sevmeyenler yapar zaten. Asla dedikoduculuğu kendilerine konduramazlar. Bunların bir kısmı dini sebeple "Gıybet" denilen şeytan icadının aşırı günah olduğuna inanırlar diğer bir güruh hanımefendilikten/beyefendilikten ödün vermediklerini iddia ederler.

Ben hakkı verilerek yapılan tertemiz bir dedikodunun asla günah veya ahlaki açıdan bir sorun teşkil ettiğini düşünmüyorum. Tabii burada kastım " Halime'nin kızı orospu olmuş diyolla" minvalindeki aklı ermez yüreği yetmez bir takım insanların, iftira, fitne fesat içeren şeylerle insanları fitlemesi, kışkırtması asla değil.

Dedikodu bir haber alma mekanizmasıdır. Bakın çoğumuzun okuduğu, okumayanların da ismini muhakkak duyduğu Yuval Noah Harari'nin Sapiens kitabının 36. sayfasında dedikodu ile ilgili ne denmiş.
" Dedikodu sıkça kötülenen ama aslında kalabalık gruplar halinde işbirliği yapabilmenin de temelini oluşturan bir beceridir. Modern Sapiens'in yaklaşık 70 bin yıl önce edindiği yeni dil becerisi, ona saatlerce dedikodu yapabilme şansı verdi; kime güvenebileceğine dair bilgi, küçük grupların daha büyük gruplara dönüşmesine, dolayısıyla da Sapiens'in daha sıkı ve karmaşık işbirliği yöntemleri geliştirmesine yol açtı."

Dedikodu hep kadınlara atfedilen bir "uğraş" olarak görünse de en iyi dedikoduyu erkekler yapar. Bir kaç sene evveline kadar pek kadın bulunmayan bir yerde yüzlerce erkeğin arasında çalışıyordum ve yerinde gözlemleme şansı buldum. Kusursuz dedikodu yapıyorlar. Herkesin her durumdan haberi var ve erkekleri başarılı yapan bence bunu asla dışarıya çaktırmamaları. Küçük gruplar halinde hallediyorlar işlerini. Zaten bu işe baş koyduysanız demirbaş bir dedikodu eküriniz olması şart. Benim de var böyle biri ve ne şanslıyım ki erkek. Genelde kendi aramızda konuşup hayati bir durum arz etmedikçe dışarı yansıtmıyoruz konuştuklarımızı. Bu aslında keyifli bir bilgi alışverişi oluyor. Herkesin bazı uç konuları konuşup fikir danışması gerektiği durumlar, değerlendirme yapması gereken meseleler muhakkak vardır. Bunu sırdaşla asla karıştırmayın. Çünkü iki kişinin bildiği sır değildir. Gerçekten değildir. Sırrınızı birine verdiğinizde karşınızdaki insana gereksiz bir yük yüklüyorsunuz ve o kişi bundan kurtulmaya çalışıyor çoğu zaman. Eh işte bir sırrın dedikoduya dönüşme hikayesi de bu sanırım.

Dedikodunun kötü bir şey olduğunu düşünen insana " Şşt sana bir şey söyleyeceğim " diye yaklaşın bir anda elinde bir kase çekirdek belirmezse ben de bişey bilmiyorum. Kalbi atan her insan dış dünyaya ilgi duyar ve öğrenme açlığını bu şekilde giderir. Siz eminim kitap okuyup belgesel izliyorsunuzdur ben de bunları yapıyorum öğrenmek için ama dedikoduyu da eksik etmiyorum. Neden mi çünkü yeterince yıpratıcı olan şu yeni dünya düzeninde eğer kimin ne olduğunu bilmezsen başına çok şey gelir.

Dozu iyi ayarlamak şartıyla herkes biraz dedikodu yapabilir. Ama birbirinizle sadece bu gibi şeyler üzerinden de ilişki kurmayın. Bazı tipler vardır sinsi gibi yanaşır bilgiyi alır ortamlarda sizi sorumlu gösterir. İşte dedikodu ekürisi bunun için lazım. Kimi annesi ile kimi iş arkadaşı ile ( patron yalakası bulup aman sakata gelmeyin) kimi biricik sevdiceği ile dedikodu yapar. Bağlar kuvvetlenir insanlar kenetlenir.
Hepinize tertemiz dedikodular dilerim.





Yorumlar

Popular Posts

Nobahari

Ben, Kirke

Ahlat Ağacı