Bir Düş Gördüm Düşümde



Yolum bir kitapla kesişmişse bunu işaret sayarım hep. Demek ki benim ondan alacağım var. Yarım kalan çok kitaba da sırtımı dönmüşümdür. Vicdan azabı ile elbette ama bazen kitap okumak insani ilişkilere benziyor. Olmayınca olmuyor işte.

Gürsel Korat'ın Kapadokya üçlemesi ile böyle işaret saydığım bir durum sonrası tanıştım. 3 kitap 3 düş gösterdi bana, hepsi birbiri içinde.

İlk kitap Zaman Yeli'ni okumaya başladığım vakit zaten bir gülümseme yayıldı yüzüme. Anlatılan Haydar Zülcelal'in hikayesiydi. Haydar ile yolum kesişmiş daha ne olsun.

Kapadokya'yı filmlerden, belgesellerden bile görememişlerin zihninde canlandırabileceği kadar berrak bi anlatımla peri bacalarında, yeraltı şehirlerinde dolandım durdum. Atların o kuru toprakta çıkardığı sesi bile duydum. Bir efsanenin başlangıcından habersiz, boğazımda bir yumru ile oturdum kaldım.

Sonra Güvercine Ağıt'a geldi sıra. Haydar yine vardı ama bu sefer Saruca Abdal'ın yanında yürüdüm. Onun ermeğe çalıştığı makama eren var mıdır diye çokca düşündüm. İnsan hep yoldaydı, hayat bir yoldu ve biz hep yürürüz. Aslında hepimiz zamanın göçeri değil miyiz ? Yoksa zaman göçer idi de biz mi yolduk ? Bilemedim.  Şöyle diyordu kitabın bir yerinde "Bilmek geçiciymiş, sonsuz olan ise bilmemekmiş." Benim bu kitaptan alacağım da buymuş demek ki diye 3. kitaba seğirtirken, dahasının var olduğunu bilmiyordum tabi.

3. kitap Kalenderiye, hangi karakterin açısından bakarsan bak yürek dağlıyor. Hani bir dağı tırmanırsın da zirveye varırsın ama dönüp baktığın her şey hüzünlü bir sevince sebep olur ya öyle oldum. Kitap okurken hikayeye bu kadar coşkuyla dalabilmek beni o kadar mutlu ediyor ki bunu söylemezsem olmaz.

Diğer iki kitapta hayatın içinde yer bulduğu kadar yer bulan aşk, bu kitapta biraz daha acımasızca karşımızda. Günümüzün çiğ ilişkilerini göre göre içim çöl olduğundan mıdır bilinmez beni çok etkiledi.

Hristo'nun "Allahım güzel Allahım. Çok yalnızım... çok yalnızım." isyanı ile Perizad'ın "Allahın kulu kölesi olunur mu ? Allahla arkadaş olmak gerek." sözleri uzun süre içimde yankılandı.

Bu 3 kitap aslında, bir insan efsaneye nasıl dönüşür onu anlatıyor bize. Anadolunun en karışık ama bir o kadar renkli döneminde geçmesiyle de gönlümü fethediyor. Söylenecek daha fazla bir şey yok. Eğer bu yazı sizi meraklandırdıysa siz de bunu bir işaret sayın ve kendi alacağınızı almak için okuyun derim. Ve beni uzun bir süre sonra yeniden çok sevdiğim zamanlarda ve diyarlarda dolaştırdığı için Gürsel Korat'a teşekkür ederim.

Sevgiyle.

Yorumlar

Yorum Gönder

Popular Posts

Nobahari

Ben, Kirke

Ahlat Ağacı