Handan'dan Handan'a



Ayşe Kulin'in Handan'ını bir seriyi bitirebilmek için okumaya başlamıştım. Ayşe Kulin Gizli Anların Yolcusu kitabındaki karakterlerini daha sonra tek tek yazdı. Bu Handan da o kitaptaki kadın karakterlerden biriydi. Ben kitabı bitirir bitirmez, kitapta bol bol anlatılan hatta ana karakter Handan'a akıl hocalığı eden ve beni meraktan kıvrandıran bir başka Handan'a koştum.

Halide Edip'in Handan'ı.

Halide Edip'i ilk kez okuyordum. Açıkçası Osmanlı dönemini anlatan kitaplar beni hep sıkmıştır. Belki böyle bir önyargı edinmeme sebep olan bir kitap okumuşumdur. Şu an onu pek anımsayamıyorum ama bu kitap beni yüreğimden vurdu. Aşk romanlarına pek ilgim yoktur fakat kadınları anlatan kitaplara hep ilgim oldu. İşte oradan vurdu sanırım Handan beni. Hala bir kitaba, bir filme, bir şarkıya vuruluyor olmak beni nasıl mutlu ediyor bir bilseniz...

Bir çırpıda okuduğum kitabın sonunda şöyle bir kaldım. Empatiyi fazla kaçırmanın zararları mı bilmem biraz fazla hislenmişim. O kitapta nedense Handan değildim. Önce Nazım olup kendimi astım, yetmedi Refik Cemal olup kedere boğuldum. Halide Edip nasıl erkek gözünden yazıyorsa ben de erkeklerin rollerini üstlenmişim. "Kitabı anlattın" diye kızmayın. O kısacık kitap bunlardan çok daha fazla.

Bu kitap güçlü bir kadını anlatıyor zannedebilirsiniz. Hayır, bilakis zaafları olan, yenik düşen, çıldıran bir kadını okuyoruz. Izdıraplı kısa bir ömür.

En çok Nazım Bey'de kaldı aklım. Handan'a vedası o kadar fevkalade ki sadece o kısmı okumak bile vurabilir insanı. Hislenmeyi acizlik görmeyen insanların bağrından tabii.

Dönemin detaylarına vakıf olurken o dönem insanları hep bu derece tutkulu muydu diye düşündüm durdum. Evet bu bir romandı ama illa ki bir gerçekliğe dayanıyordu. Belki hepsi değildi ama bazıları bu romanlara konu olacak hayatı yaşadı.

Halide Edip'in de ihtiraslı bir hayatı var. Onunla ilgili okuduklarınız kimi zaman hoşunuza gitmeyebilir ama o devirde o konumda olmak ne muhteşem bir şeydi hiç birimiz bilemeyeceğiz. Handan kadar ilgiye mazhar olmuş bir kadın. Kendisinin sözüne itimat eden paşalar, kendisine yazılan şiirler, hiç bir kadına verilmemiş rütbeler var onda.

Handan'ı yazdığı sırada yaralı. Üzerine başka bir kadın getirmek isteyen kocasını bırakıp İngiltere'ye gidiyor. 3 ay hasta yattıktan sonra kalkmış Handan'ı yazmış. Ondan mı bu derece acımasız davranmış karakterlerine acaba?

Gelelim tekrar Handan'a. Kitap mektuplaşmalardan oluşuyor. Refik Cemal arkadaşı Server'e evleneceğini yazıyor. Biz hikayeye bu evlilikle dahil oluyoruz. O dönem iletişim ağırlıklı olarak mektuplaşma halindeymiş ama anladığım kadarıyla bizim yakaladığımız gibi kısa basit selam dolu mektuplar değil. İnsanların birbirlerine içlerini döktüğü, dertlerini açtığı, sırlarını verdiği mektuplar. Özenli, heyecanlı. Her mektuba gelen bir cevap var ve biz onların peşine düşerken kitap bitiveriyor.


Handan'ı okurken çok şey hissettim ama tek bir şey aklıma takıldı. Bir insan bu kadar çok sevilebilir mi ?

" Sonra eğildi. Tabure üstünde duran ayağımın ucuna hürmetkar bir buse bıraktı, omuzları, kolları düşük, çıktı. Bir daha görmedim."

Yorumlar

Popular Posts

Nobahari

Ben, Kirke

Ahlat Ağacı