Bizim "Şahsiyetimiz"



Unutmak mucize midir lanet midir ? Şahsiyet'in izleyiciye sürekli sordurduğu bir soru. Agah Beyoğlu'nun yaptıklarına bakılırsa içine düştüğümüz en kötü durumu bile kullanmayı bilirsek fırsata çevirebiliriz. Unutmak mucizemiz olabilir. Peki ya unutulmak? İnsanın en korktuğu şey değil midir unutulmak ? Bütün bu enerjimiz bitmek bilmeyen çırpınışlarımız dünya üzerinde biraz olsun hatırlanmak, iz bırakmak için değilse nedir ? Hadi boşverin dünyayı, uzun zaman sonra karşılaştığınız ve o kadar da samimi olmadığınız birinin sizi hatırlamamış olması bile incitici gelir. 
Unutulmak bizim en büyük korkumuzdur. Unutanlar, unutulanlar...

İşte dizi bu tema üzerinden kendini öyle güzel gerçekleştiriyor ki hayran kalıyor insan. Dozunda göndermeler, dozunda mizah, beklentileri karşılayan bir yapım. Onur Saylak'tan bu performansı beklemiyor olmak benim ayıbım olsun. Her karesi bir fotoğraf olan bu dizi hem ruhumuza hem gözümüze hitap ediyor. 

Nevra ve Agah

Biri unutmaya başlarken diğeri hatırlamaya başlayacak. Biri hızlanırken öteki yavaşlayacak. 
İkisinin karşılıklı sahnesi çok az olmasına rağmen aralarındaki bağ çok iyi aktarılmış. 
Haluk Bilginer Agah Beyoğlu'nu öyle güzel parlatmış ki ne desem haddim değil. Başkası oynasa olmazdı ama. Üzerine o denli oturmuştu. 
Cansu Dere'nin oyunculuğu zaman zaman eleştirildi fakat ben onu da başarılı buldum. Nevra'nın sırtındaki yükünü belli eden ama derdini çok derine gömmüş halleri insanın içine işliyordu. 
Cinayet Bürodaki yeri üzerinden de çok güzel mesajlar verilmiş. Mobbing, kadın düşmanlığı, cinsiyetçilik...
Cinayet Büroyu gerçeğe yakın gördük zannediyorum. Behzat Ç.'nın açtığı yolda Arka Sokaklar basitliğine düşmeden yürünmüş bu konuda. Bir yaranma çabası içine girilmemesini sevdim. 
Zaten tam tersi bir derdi var bu dizinin. Derdi olan yapımlar iyidir. Fakat o göze parmak sokanlar hariç.

Hikayenin mizah dozu da çok iyi ayarlanmıştı. Agah'ın hedeflerini imha ederken kullandığı babacan tavır olsun Müjde Ar'ın rövanşı olsun duruma başka bir lezzet katıyor açıkçası. 
Senaristin söylemek istediklerini mantıklı biçimde o dünyaya katmasına bayıldım. Örneğin Agah'ın izlerken rahatsızlandığı Sifon isimli tiyatro oyunu. "Vicdan bağırsak gibidir. Derdin boşaltmaksa içini, kendin çekersin ipini.

Dizi en çok vicdanımızı hedefliyor zaten. Bizlere Sivas Katliamını hatırlatan yangından kendini aklayıp "Ben sadece bir taş attım o kadar" diyen üvey baba Selim mi daha masum kendini suçlayıp seri katilliğe kalkışan Agah mı ? 

O zaman soruyu bir kez daha soralım. Unutmak mucize mi yoksa lanet midir ? Sosyal medya sayesinde her gün her şeyi yeniden hatırlıyor oluşumuz neye derman oldu peki ? Herkes vicdan bekçisi. Körlemesine bir suçlayıcılık. Farkındalık mı kazandık ? Hiç sanmıyorum. Yükleneceğimizden fazla bir yükün altında ezilip giderken merak ediyorum hangimiz masum, sen mi ben mi ?




Yorumlar

Popular Posts

Nobahari

Ben, Kirke

Ahlat Ağacı